pickles -> pickle

  1. İsim, Gıda ve Mutfak turşu
  2. hıyar turşusu.
  3. turşu, salamura.
  4. (bkz: brine ), (bkz: marinade ).
  5. Metalurji (pas) temizleme eriyiği: madenlerin yüzeyindeki pas vb.'yi temizlemek için daldırıldıkları asitli vb. su.
  6. musibet, bela, varta, sıkıntılı/güç durum, kirli ve karmakarışık şey.
    I could see no way out of the
    pickle I was in.
    to be in a nice/sorry pickle: zor/sıkıntılı durumda olmak, üstü başı kirli ve karmakarışık olmak.
  7. afacan, haşarı, yaramazlık yapan/kırıp döken çocuk.
    You little pickle! Seni afacan seni!
  8. (bkz: grain ), (bkz: kernel ).
  9. az/cüz'î miktar.
  10. turşu(sunu) kurmak, salamura yapmak, tuzlamak.
    to pickle beets: pancar turşusu kurmak.
  11. (tahta eşyayı ağartarak) antika görünüşü vermek.
  12. (asitle/kimyasal eriyiklerle) temizlemek.
sıkıntıda olmak Fiil
dill ile ayni anlama gelir. dereotlu hıyar turşusu.
müşkül durum
bir kimseyi cezalandırmayı tasarlamak, bir kimsenin hoşlanmayacağı şeyler plânlamak, birisi için kızılcık sopası hazırlamak.