satış fiyatlarını koymak
Fiil
muayenehanesini açmak
Fiil
(a) dükkânı kapatmak, (b) bir girişimden vazgeçmek.
10000 dolarlık sermaye koymak
Fiil
açık artırmaya çıkarmak
Fiil
100 , 000 dolarlık sermaye koymak
Fiil
pot kırmak, falso/gaf yapmak, çam devirmek.
iyi bir savunmada bulunmak
Fiil
iyi bir savunmada bulunmak
Fiil
karşı teminat vermek
Fiil
dövüşmek, çarpışmak, kavga çıkarmak.
iyi (kötü) savaşmak/mücadele etmek.
biri anısına heykel dikmek
Fiil
(a) birinin tarafını tutmak, onu savunmak, (b) birini hararetle tavsiye etmek.
bir vergiyi yükseltmek
Fiil
bir gemiyi yüklemek için ayırmak
Fiil
geceyi bir handa (bir otelde) geçirmek
Fiil
iş ilişkileri kurmak
Fiil
fiyatları yükseltmek
Fiil
parlamento adayı olmak
Fiil
açık artırmaya koymak
Fiil
parlamentoya aday olmak
Fiil
sekreterliğe başvurmak
Fiil
(aldatma niyetiyle) bilerek planlanmış olay
mücadeleye pek gönüllü olmamak
Fiil
bir teşebbüs için para koymak/yatırmak.
!: (a) bahse var mısın? kendine güveniyorsan çık meydana! (b) ya iddianı ispat et, ya da sesini kes.
öğrenciyi kayıt ve kabul etmek
Fiil
hafta sonu birini misafir etmek
Fiil
işini bitirip başka yere taşınmak
Fiil
evlilik kâğıtlarını asmak
Fiil
bir girişim için para yatırmak
Fiil
birine bir haber vermek
Fiil
emekli aylığını artırmak
Fiil
emeklilik maaşını yükseltmek
Fiil
vergi oranını yükseltmek
Fiil
kirayı 20 dolar artırmak
Fiil
kepenkleri kaldırmak
Fiil
kılıcını kınına koymak, savaşa son vermek.
kışkırtmak, tahrik /teşvik etmek.
Someone must have put him up to it: Muhakkak onu bu işe birisi
kışkırtmıştır.
put a horse to/at a fence: atı (atlamak üzere) engele sürmek.
birine arzetmek, birinin oyuna/arzusuna sunmak.
I put it to you: Sizin oyunuza/arzunuza bırakıyorum.
yolcuları konaklatmak
Fiil
dayanmak, sabretmek, çekmek, tahammül etmek, müsamaha etmek.
kötü bir yemekle yetinmek
Fiil
ağız kokusunu çekmek
Fiil
!: Eller yukarı! Teslim ol!
put up one's hands: ellerini yukarı kaldırmak, teslim olmak.
patenti tescil ettirmek
Fiil
satış fiyatı (satın aldığı mallar için müşterinin ödeyeceği peşin fiyat ; sabit satış fiyatı ; satış
fiyatını yazmak ; satış fiyatlarını koymak ; satı
bir ev için satılık ilanı vermek
Fiil
dinlenmek, istirahat etmek.
(kız) saçlarını topuz yapmak.
birini çok kızdırmak
Fiil
klüp üyesi olarak önermek
Fiil
birini bir suç işlemeye kışkırtmak
Fiil
birini haberdar etmek, birine anlatmak/bilgi vermek/öğretmek.
He put her up to all the ways of avoiding tax.
birinin canını sıkmak, bizar etmek, kızdırmak.
He always puts my back up by making those silly jokes.
kızdırmak, öfkelendirmek.
US Br açık artırmaya çıkarmak
Fiil
açık artırmayla satmak
Fiil
savunmaya geçmek ya da iletişimi kesmek
Fiil
korkutmak, endişelendirmek.
kızmak, canı sıkılmak, tepesi atmak, küplere binmek.
She gets her back up whenever her younger brother makes fun of her dates.
gizlice/kurnazca hazırlanmış, hileli, dalavereli.
a put-up job: hileli iş, tuzak.
Sıfat
(a) birine birşey hakkında bilgi vermek, (b) birine bir şeyin yolunu/usulünü göstermek.