öğrencisi/hayranı olmak, dizi dibinden ayrılmamak.
resim için poz vermek
Fiil
(a) isteksizce alkışlamak, oyuna/temsile pek ilgi göstermemek, (b) boş oturmak, hiçbir şey yapmamak.
eli kolu bağlı durmak, hiçbir iş yapmamak, oturup beklemek.
prensiplerinden ayrılmamak
Fiil
prensip bilerinden ayrılmamak
Fiil
vasıtalarda ters oturmak
Fiil
bir duruşmanın sonuna kadar oturmak
Fiil
bir dersin sonuna kadar kalmak
Fiil
bir dersin sonuna kadar oturmak
Fiil
bir oyunun sonuna kadar oturmak
Fiil
oturup beklemek, hiçbir iş yapmamak.
oturup beklemek, hiçbir iş yapmamak.
yüksek faiz ödemek zorunda olmak
Fiil
bir iş yapmadan evinde oturmak
Fiil
birinin öğrencisi olmak
Fiil
birinin ayaklarına oturmak
Fiil
birinin ayaklarına oturmak
Fiil
(arabada) arkada oturmak
Fiil
masanın dip inde oturmak
Fiil
(a) yaslanmak, sırtını sandalyeye dayamak, (b) işe karışmamak, oturup keyfine bakmak.
televizyon karşısında oturmak
Fiil
ilgilenmemek, aldırış etmemek.
oturmak.
sit oneself down: oturmak.
sit down to table: sofraya oturmak.
not sit down an insult: bir hakaretin altında kalmamak.
(şikâyet etmeden) katlanmak, sabır/tahammül etmek.
gidiş yönüne doğru oturmak
Fiil
,
etc.: bir şehir vb.'nin mebusu olmak.
sit for an examination: bir sınava girmek.
(US) bir toplantıya katılmak
Fiil
kapalı oturumda bulunmak
Fiil
kapalı oturum yapmak
Fiil
özel toplantı yapmak
Fiil
(US) kongre toplantısı yapmak
Fiil
dava hakkında karar vermek üzere oturumu açmak
Fiil
genel kurul halinde toplanmak
Fiil
kapalı oturum yapmak
Fiil
haremlik selamlık olmak
Fiil
-e katılmak.
sit in on: misafir/müşahit/dinleyici sıfatıyla toplantıya katılmak.
(a) toplantıda ele almak, incelemek.
The court are sitting on the question of permission to build the new road. (b)
k.d. susturmak, ağzını kapatmak.
Always sat on by her elderly brothers. (c) savsamak, ihmal etmek, hasır altı etmek.
He's been sitting on my letter for months; why doesn't he answer?
kafasında bir soruyu çözmeye çalışmak
Fiil
kafasında bir soruu çözmeye çalışmak
Fiil
(a) kuluçkaya yatmak, (b) nazik durumda olmak.
iğne üzerinde oturmak
Fiil
iğne üzerinde oturmak
Fiil
diken üstünde oturmak
Fiil
.: birini ezmek, haddini bildirmek.
I won't be sat upon: kendimi ezdirmem.
meseleyi örtbas etmeye çalışmak.
baskı politikası uygulamak
Fiil
tahta geçmek, hükümdar/kral olmak.
diken üzerinde oturmak
Fiil
bir volkanın tepesinde oturmak
Fiil
birinin karşısında oturmak
Fiil
(a) baloda bir dansa kalkmamak, oyuna katılmamak.
sit out a dance with someone: (baloda) birisiyle
dansetmeyip konuşmak. (b)
sit through ile ayni anlama gelir. (canı sıkılsa bile) sonuna kadar oturmak/sabretmek.
sit a lecture out: bir dersi sabrederek sonuna kadar dinlemek.
sıkışıp başkasına da yer vermek.
sit over a book: bir kitaba kapanmak.
(ticarette, toplumsal hayatta) başarılı olmak, işleri yolunda gitmek.
With profits up 125% their company is sitting pretty.
yerinden kımıl-damamak, harekete geçmemek, sıkı durmak, sonucu beklemek, dediğinden vazgeçmemek.
durumunu/fikrini değiştrimeden beklemek.
(a) dik oturmak.
sit up in bed: yatakta doğrulup oturmak. (b) yolunu beklemek.
sit up for someone:
birini bekleyerek yatmamak.
Don't sit up (for me) if I'm late: Gecikirsem beni bekleme, yat.
sit up late: geç vakte kadar (yatmayıp) oturmak. (c) ilgi göstermek.
make someone sit up
k.d. birini şaşırtmak, şiddetle azarlamak.
sit up to the table: sandalyesini masaya yaklaştırmak.
şaşırmak, korkmak, heyecanlanmak.
geç vakte kadar oturmak
Fiil
(yanında oturarak) hastaya bakmak.
sınava girme izni verilmiş olmak
Fiil
sınava girmeye izin verilmiş olmak
Fiil
sınava girmeye izin zni verilmiş olmak
Fiil
kongre toplantısı yapmak
Fiil