1. eğilme(k).
    He stooped down to pick up the coin.
  2. kamburlaşma(k), kamburu çıkma(k).
    to stoop from age: ihtiyarlıktan kamburu çıkma(k).
  3. alçalma(k), kendini küçük düşürme(k), tenezzül etme(k).
    I believe he would stoop to anything:
    Bana sorarsanız o herşeye tenezzül eder.
  4. üstüne atılma(k), (atmacanın avına atılması gibi) hızla tepesine inme(k).
  5. boyun/baş eğme(k), teslim olma(k).
    He never stooped to the tactics of his opponents.
  6. alçaltma(k), tezlil etme(k), küçük düşürme(k), boyun eğdirme(k), ram etme(k).
  7. ufak veranda.
  8. direk, destek, dayak.
  9. (bkz: stoup ).
topu merdivende zıplatarak oynanan bir oyun.
eğilerek yapılan iş (yerden meyve/sebze toplamak gibi).
yaltaklanmak Fiil