Ingilizce-Türkçe Çeviri

  1. alışılmış, mutat, âdet hükmünde, her zamanki.
    We will meet at the usual time. He sat in his usual
    chair. She got up earlier than usual.
    It is usual to do so: Böyle yapmak âdettir.
  2. bayağı, âdi, harcıâlem, alelâde, malûm, her zaman/her yerde rastlanan.
    He says usual things.
  3. alışılan/âdet edinilen şey.
Ingilizce-Türkçe çeviriler: Atalay Sözlügü, 1. Basim

Ingilizce-Türkçe Ilgili Terimler

contrary to one's usual habits
normal alışkanlıklarına ters düşen
go about one's usual work
her zamanki işinıyapmak Fiil
go about one's usual work
her zamanki işini yapmak Fiil
as per usual
herzamanki gibi, âdet üzere.
as usual
bermutat, âdet olduğu üzere, her zamanki gibi, alışıldığı şekilde.
As usual he arrived late.
business as usual
işler her zamanki gibi
business as usual
eski hamam eski tas
business as usual
bir yenilik yok
business as usual
eski tas eski hamam
interest as usual
cari faiz
usual agency terms
normal acentelik şartları İsim
usual charge
(bankacılık) normal harç
usual charges
mutat giderler İsim
usual conditions
normal şartlar İsim
usual conjunction of events
olayların garip bir biçimde aynı anda yer alması
usual convenants for title
normal devir ve ferağ senetleri İsim
usual covenants for title
normal devir ve ferağ senetleri İsim
usual market price
her zamanki piyasa fiyatı
usual meeting
adi toplantı
usual occupation
her zamanki uğraş
usual occupation
her zamanki iş
usual place of abode
normal ikametgâh
usual procedure at committee meeting
kurul toplantısında her zaman başvurulan usul
usual procedure at committee meetings
kurul toplantısında her zaman başvurulan usul
usual rate
normal kambiyo kuru
usual rate of exchange
normal döviz kuru
usual suspect
olağan şüpheli İsim
usual terms
normal şartlar İsim
usual terms
her zamanki şartlar İsim
usual vocation
her zamanki işi
(banking) usual charge
normal harç
be the usual practice
genel uygulama olmak Fiil
diligence usual in ordinary business
normal işin gereği itina
dish up the usual arguments
her zamanki fikirlerini ortaya koymak Fiil
have become the usual thing
olağan hale gelmek Fiil
my usual café
her zamanki kahvem
on usual terms
her zamanki şartlarla
packed as usual in trade
ticari teamüle göre ambalajlı
provide the usual amenities
âdet olan hizmette bulunmak Fiil
the usual …
her zamanki … İsim
through the usual channel
her zamanki yollardan
under the usual provisions
her zamanki şartlar altında
under the usual reserve
normal kaydı ihtirazi
Ingilizce-Türkçe terim çevirileri: Zargan Ltd.