1. Geçişli Fiil güvence/teminat vermek, temin etmek.
    He assured that everything would turn out well: Herşeyin
    düzeleceğine dair bize güvence verdi.
    He will do it, I can assure you: Sizi temin ederim ki onu yapacaktır.
  2. Geçişli Fiil kani olmak, inanmak, kanaat/emniyet getirmek, emin olmak.
    He assured himself that his son will pass
    the test: Oğlunun sınavı başaracağına kanaat getirdi.
    Before going to bed, she assured herself that the door was locked: Yatmadan önce kapının kilitli olduğuna emniyet getirdi.
  3. Geçişli Fiil vadetmek, söz vermek, garanti etmek.
    They were assured a job in spring: Baharda işe alınacakları
    vadedildi.
    to assure the peace/the happiness of someone: bir kimseye barış/mutluluk vadetmek.
  4. Geçişli Fiil güvence/teminat altına almak, kesin olarak sağlamak.
    The contract assures the company's profit this
    month: Sözleşme, şirketin bu ay kâr edeceğini teminat altına alıyor.
  5. Geçişli Fiil sağlamlaştırmak.
    to assure a person's position: bir kimsenin durumunu sağlamlaştırmak.
  6. Geçişli Fiil itimat/emniyet/cesaret vermek.
  7. Geçişli Fiil sigorta etmek.
    to assure a house against fire: bir evi yangına karşı sigorta etmek.
bir şirkete hayat sigortası yaptırmak Fiil
(Br) bir şirkete hayat sigortası yaptırmak Fiil
işinin başarısını temin etmek Fiil
bir şirkete hayat sigortası yaptırmak Fiil
teslimi emniyet altına almak Fiil
teslimi temin etmek Fiil
birinin hayatını sigorta ettirmek Fiil
birini hayatını sigorta ettirmek Fiil
pekiştirmek Fiil
birinin mevkiini sağlamlaştırmak Fiil
biri için belirli bir maaş tespit etmek Fiil
birine belirli bir maaş sağlamak Fiil
rahat bir duruş