Geçişli Fiil bestow on/upon: vermek, bağışlamak, ihsan etmek. The trophy was bestowed to the winner:
Kazanana ödülü verildi. to bestow the hand of one's daughter: kızını vermek (evlendirmek).
Geçişli Fiil hasretmek, tahsis etmek, yerinde kullanmak/sarfetmek, faydalı işe harcamak. Time spent in study is
time well bestowed: Okumaya harcanan zaman yerinde kullanılmış zamandır. He bestowed a graet deal of thought on the plan: Plan üzerinde uzun uzun düşündü.
Geçişli Fiil (a) iskân etmek, (b) depo etmek, ambarlamak, saklamak, istif etmek.