1. Zooloji balina yağı.
  2. (bağırarak/yüksek sesle/hüngür hüngür) ağlama(k), ağlayış.
    Don't blubber, tell me what is wrong.
  3. (ağlarken/hıçkırıklar arasında) söylemek.
    She seemed to be blubbering something about a lost ring:
    Hıçkırarak galiba bir yüzüğün kaybolduğunu söylemek istiyordu.
  4. (ağlamaktan gözleri ve suratı) şişmek, allak bullak olmak.
    All that crying had really blubbered her
    face: Bütün bu ağlamalardan yüzü gözü şişmişti.
  5. (ağlamaktan gözkapakları) şişmiş.
    She dried her blubber eyes.
  6. kalın, etli, yağlı, şişkin, şişman.
    thick, blubber lips.
    blubber faced: ablak suratlı.