come before

  1. (a) daha önemli olmak, başta/daha önce gelmek.
    One's family comes before one's job. (b) gündeme
    alınmak, görüşülmek, bakılmak.
    Your case comes before the court tomorrow: Senin davaya yarın bakılacak.
sulh mahkemesine çıkmak Fiil
birinin huzuruna gelmek Fiil
birinin huzuruna çıkmak Fiil
birşeyin huzuruna çıkmak Fiil
birşeyin huzuruna gelmek Fiil
kurulca gereğini yapmak Fiil
mahkeme huzuruna çıkmak Fiil
mahkemeye çıkmak Fiil
hakim huzuruna çıkmak Fiil
mahkeme huzuruna çıkmak.
Suyu görmeden paçayı sıvama (Belki de hiç vuku bulmayacak zorlukları önceden düşünüp üzülme).