1. Fiil ivmek, acele etmek, hemen/vakit geçirmeden yapmak/etmek.
    I hasten to add … : Hemen ilâve edeyim
    ki …
    I hasten to tell you that … : Hemen (şurasını) söyleyeyim ki …
  2. Fiil çabuklaştırmak, hızlandırmak, ivdirmek, acele ettirmek, alelacele yapmak.
    He hastened his steps:
    Adımlarını çabuklaştırdı/sıklaştırdı.
    He hastened home: Alelacele eve koştu.
    to hasten to (a place): soluğu (bir yerde) almak.
alelacele dönmek.
birinin ölümünü hızlandırmak Fiil
süreci hızlandırmak Fiil