1. ön/baş taraftan, kafa kafaya, karşı karşıya.
    head on collision: karşı karşıya çarpışma.
    The
    car crashed head on into the wall: Araba(nın önü) duvara tosladı.
kafa kafaya çarpışmak Fiil
trafiğin geliş yönüne yerleştirilmiş açık hava reklamının durumu
yaşına göre tecrübeli.
kafa kafaya çarpmak Fiil
hemen nakit istemek Fiil
hemen nakit istemek Fiil
bir görev için avans almış olmak Fiil
makul/aklı başında olmak, akıllıca iş yapmak, aklını başına toplamak.
güçlü muhakeme sahibi olmak Fiil
aklı başı yerinde olmak Fiil
cinayetle suçlandırılmak.
Though a criminal, he had no blood on his hand: Sabıkalıdır amma, bu
cinayetle ilgisi yok.
His blood will be on your head: Ölümünden sen sorumlu tutulursun/Vebali senin boynuna.
kafa kafaya, karşı karşıya, burun buruna.
a head-on collision. The car collided head-on.
ileriye doğru, karşıdan, cepheden.
taban tabana zıt (olarak).
fenalığa karşı iyilik yaparak birini utandırmak/mahcup etmek.
Jean Valjean stole the Bishop's silver,
but the Bishop heaped coals of fire on his head by giving silver to him.
kötülüğe karşı iyilik yaparak karşısındakinde suçluluk duygusu uyandırmak Fiil
kötülüğe iyilikle karşılık vererek utandırmak /vicdan azabı çektirmek.
tam üzerine basmak Fiil
(yerden göğe kadar haklı olmak, (fikir/söz/karar) isabetli/yerinde olmak, tam bilmek, tam isabet ettirmek.

The solution he proposed hit the nail on the head: Önerdiği çözüm çok isabetli idi.
taşı gediğine koymak, tam isabetli/yerinde söz söylemek, tam doğrusunu söylemek/yapmak.
(ümit, plân vb.) kırmak, akamete uğratmak, son vermek.
Her refusal has knocked all my careful plans on the head.
kılına (bile) dokunmamak, nazik/kibar davranmak, hiçbir zararı dokunmamak. not harm a fly.
bu konuda
günahı boynuna
günahı boynuna!
… yüzünden, … sebebiyle.
tepe üstü düşmek.
birinin başına ödül koymak Fiil
birinin başına ödül (fiyat) koymak Fiil
birinin başına ödül koymak Fiil
baş aşağı durmak.
amuda kalkmak Fiil