1. Sıfat ânî, ivedi, acele, âcil, müstacel, apansız, birdenbire, gecikmesiz.
    for immediate delivery: acele
    teslim edilecek.
    an immediate need: ivedi/âcil ihtiyaç.
    an immediate reply: ivedi cevap.
    Take immediate action: Derhal harekete geçmek.
    I shall take immediate steps (or action) to ensure that … : …'i sağlamak için derhal harekete geçeceğim.
  2. Sıfat şu anda, şimdi(lik), halihazır.
    We have no immediate vacancies: Şimdilik boş yerimiz yok.
    Our
    immediate plans: Şu andaki plânlarımız.
    I'm too busy with immediate concerns to worry about the future: Geleceği düşünemeyecek kadar günlük sorunlarla meşgulüm.
  3. Sıfat (a) (en) yakın.
    the immediate future: en yakın gelecek.
    the immediate relative: en yakın
    akraba.
    My immediate neighbor: Bitişik komşum. (b) ilk, birinci.
    My immediate object: İlk hedefim.
  4. Sıfat aracısız, vasıtasız, dolaysız.
    The immediate cause of death.
  5. Sıfat doğrudan doğruya.
    an immediate effect.
  6. Sıfat, Felsefe sezgisel, hadsî.
    an immediate inference.
hemen önlem alma
hemen harekete geçme
gerekli paranın sigorta şirketine yatırılmasından hemen sonra ödemelerin alacaklıya ödenmeye başlandığı emeklilik maaşı türü
sigorta poliçesinin alındığı anda ya da altı ay sonra başladığı hayat sigortası İsim
aylık ödemelerin
(sigorta) hemen yapılan yardım
dolaysız neden
makul sebep
en yakın neden
belirli bir sonucu doğuran en son neden
sonuç ile doğrudan doğruya nedensellik ilişkisi olan neden
dolaysız kurucu: bir tümceyi oluşturan kısımlardan herbiri.
“He ate his dinner” tümcesinin dolaysız
kurucuları
“He” ve
“ate his dinner.” dir. ultimate constituent
İsim
anlık veri Bilgi Teknolojileri
anında karar
anında teslim
hemen teslim
hemen mevcut talep
ani talep
yani evlatlara intikali
mirasın birinci derecede fürua
birinci derecede kanuni mirasçıya intikal
anında kovuş
ilk ciranta
hemen konulan haciz
yakın gelecek
birinci derecede füru
birinci derecede mirasçı
anında bilgi
birinci derece likidite
derhal kullanılabilir durumdaki satın alma gücü
bakılmakta olan dava
derhal yapılması gereken ihbar
(sigorta poliçesi) hasar bildirisi
hemen taşınabilir
hemen iskâna hazır
hemen taşınılabilir
bir tehlikenin her an yer alabilme olasılığı
hemen emri (derhal yerine getirilmesi yoksa iptal edilmesi için verilen borsa emri
dolaysız kâra katılma
(poliçe) direkt hak sahibi
muaccel ödeme
peşin ödeme
yıldırım cevap
anında cevap
kira süresi sonunda evin ev sahibine hemen iadesi İsim
hemen doğan hak
vakit geçirmeden alınan önlemler İsim
son derece acil
hemen yakında
(sigorta poliçesi) hasar bildirisi
hemen teslime hazır mallar İsim
hemen taşınılabilecek şekilde kiraya verilmek Fiil
hemen taşınmak üzere kiraya vermek Fiil
hemen taşınmaya hazır olarak kiraya verilmek Fiil
hemen paraya çevrilme katsayısı
hemen paraya çevrilebilme katsayısı
birinci derecede likidite katsayısı
yıldırım cevap
hemen cevap beklemek Fiil
acil dikkate alınması
hemen teslim
hemen teslim edilmek üzere
resmi açılış hemen başlanacak iş olanağı
hemen teslim satılık ev
hemen teslim satılık ev
yanıbaşında
hemen yakında
...'in hemen civarında Zarf
...'in yakınlarında Zarf
...'in hemen yakınlarında Zarf
...'in burnunun dibinde Zarf
yakın civarda oturmak Fiil
şu andaki planlarım
acilen harekete geçilmesini talep etmek Fiil
boş teslim ev kiralamak Fiil
kısa bir vade sonunda ödenecek borç
birbiriyle hemen kaynaşmak Fiil
hemen hareket geçmek Fiil
vakit geçirmeden önlem almak Fiil
yakın çevre İsim
kişinin kişisel kullanımı altındaki eşya
(ev) iskâna müsait
boş durumda olması
satılık bir evin derhal kullanılabilir
çok acele iş
çok acele iş