1. Geçişsiz Fiil zayıf düşmek, takati kesilmek, mecalsiz kalmak, gevşemek.
    His vigilence never languished.
  2. Geçişsiz Fiil solmak, erimek, süzülmek, ruhsuzlaşmak, hayatiyetini/canlılığını kaybetmek.
    The flowers languished from lack of water.
  3. Geçişsiz Fiil ihmale uğramak.
  4. Geçişsiz Fiil isteği/hevesi kalmamak, ümidini kaybetmek, umutsuzluğa/ye'se kapılmak.
  5. Geçişsiz Fiil kederli/üzgün/hülyalı hal takınmak.
    She gave the young man a languishing look.
  6. Geçişsiz Fiil sıkıntı/ıstırap çekmek, sefil/perişan olmak, sefalet çekmek.
    to languish in powerty: yoksulluk
    içinde sürünmek.
    Wild animals often languish in captivity.
    languish in prison: hapishanede çürümek.
  7. Geçişsiz Fiil
    languish for: özlemini/hasretini çekmek.
    She languished for home.
    languish after/for
    sth: bir şeyin hasretiyle erimek/yanıp tutuşmak.
hapiste çürümek Fiil
hapishanede çürüyüp gitmek Fiil
hapishane de çürüyüp gitmek Fiil