1. muddle up: karıştırmak, karmakarışık etmek, keşmekeşe çevirmek, yüzüne gözüne bulaştırmak.
    He
    was trying to help, but he only muddled up.
  2. şaşırtmak, aklını/zihnini bulandırmak.
  3. (sarhoşluktan vb.) aptallaşmak, zihni karışmak.
    I get muddled when they give so many orders so quickly.
  4. (içki vb.) karıştırmak, birbirine katmak.
  5. (suyu) çamurlatmak, bulandırmak.
  6. şaşırmak, şaşkına dönmek, aklı/zihni karışmak.
  7. karışıklık, keşmekeşlik, harman çormanlık.
  8. şaşkınlık, sersemlik, zihin dağınıklığı/perişanlığı.
    He was all in a muddle and didn't even know what day it was.
fırsatlarını iyi kullanamamak Fiil
bir fırsatı değerlendirememek Fiil
kağıtlarını altüst etmek Fiil
zihni karıştırmak Fiil
tamamıyla şaşırmış olmak Fiil
belaya çatmak Fiil
başını belaya sokmak Fiil
işleri karıştırmak Fiil
bir planı baştan aşağı karıştırmak Fiil
muhasebe defterlerini arapsaçına döndürmek Fiil
şaşkın bir halde çabalamak Fiil
(ticaret) başta kötü başlamak Fiil
bir serveti berbat etmek Fiil
kalın kafalı
birinin yaşamını altüst etmek Fiil
sersemletmek Fiil
işleri karıştırmak Fiil
(bir işi) bata çıka başarmak, bocalaya bocalaya sonuca ulaştırmak, zorlukla paçayı kurtarmak, herşeye
rağmen gemisini yürütmek/kurtarmak.
to muddle through college: bata çıka koleji bitirmek.
Don't worry, I'll muddle through: Merak etme, bata çıka başarırım.
bir işi berbat etmek Fiil