1. zorlamak, icbar /mecbur etmek, zorunda/mecbur bırakmak.
    to be obligated: mecbur olmak.
    A witness
    in court is obligated to tell the truth. He felt obligated to visit his parents.
  2. minnettar bırakmak.
    He felt obligated to them for their kindness towrads him: Kendisine yaptıkları
    iyiliklerden dolayı onlara minnettar kaldı.
  3. gerekli, lüzumlu, zarurî, mecburî.
  4. Biyoloji yalnız bir çeşit hayat sürmeye mahkûm.
    an obligate parasite.
birini bir şey yapmaya mecbur etmek Fiil