1. Fiil tatmin etmek, memnun/hoşnut etmek.
    He satisfied the examiner in his examination.
  2. Fiil doyurmak.
    The meal satisfied his hunger.
  3. Fiil ikna etmek, inandırmak, kanaat getir(t)mek, razı etmek.
    to satisfy oneself by investigation: araştırarak
    kanaat getirmek.
    I am satisfied that he is telling the truth: Gerçeği söylediğine inanıyorum.
  4. Fiil (şüphe vb.) gidermek, dağıtmak, izale etmek.
    to satisfy one's suspicion/curiosity: şüphesini/merakını gidermek.
  5. Fiil (borç vb.) tamamen ödemek, tediye/tasfiye etmek.
  6. Fiil tazmin/telâfi etmek.
  7. Fiil tarziye vermek.
  8. Fiil onarmak, tamir etmek.
  9. Fiil, Matematik sağlamak, gerçeklemek, uymak, tahkik etmek, şartlarını yerine getirmek.
    to satisfy all requirements:
    bütün şartlara uymak, bütün koşulları sağlamak.
    x=2 satisfies 3x=6. to satisfy a theorem.
  10. Fiil yetmek, kâfi gelmek.
alacaklılara olan borçlarını ödemek Fiil
ihtiyaçlarını karşılamak Fiil
macera hevesini tatmin etmek Fiil
yatırılan sermayeyi ödemek Fiil
bir borcu ödemek Fiil
bir talebi yerine getirmek Fiil
bir şikâyet sahibinin talebini yerine getirmek Fiil
bir şartı yerine getirmek Fiil
bir sözleşmenin koşullarına uymak Fiil
bir sözleşmeyi yerine getirmek Fiil
bir borcu ödemek Fiil
bir mahkeme hükmünü yerine getirmek Fiil
hükmü yerine getirmek Fiil
bir hükmü yerine getirmek Fiil
ipoteği kaldırmak Fiil
ipoteği itfa etmek Fiil
ipoteği çözmek Fiil
bütün koşulları yerine getirmek Fiil
bir anlaşmayı yerine getirmek Fiil
ödemede bulunarak icrayı önlemek Fiil
borcu ödeyerek icrayı önlemek Fiil
bir borçu yerine getirmek Fiil
bir borcu yerine getirmek Fiil
göz doyurmak Fiil
bir raporun doğruluğundan emin olmak Fiil
talebi karşılamak Fiil
talebi yerine getirmek Fiil
sınav yapan öğretmenleri tatmin etmek Fiil
midesini doyurmak Fiil
bir yönergenin hükümlerini yerine getirmek Fiil