1. suçlu, kabahatli, sorumlu.
    He is (greatly) to blame: (Bütün) suç onda/kabahat onun.
    I am to
    blame for his lateness: Gecikmesinden ben sorumluyum/Gecikmesine ben sebep oldum/Benim yüzümden gecikti.
    I am not to blame: Suç bende değil/Benim suçum/kabahatim yok.
(sigorta) her iki tarafta da kusur bulmak Fiil
(sigorta hukuku) her iki tarafın da suçlu olması
kabahat onda
suç bende değil
her iki tarafın da suçlu olduğu çarpışma klozu
bir şeyin suçunu birine atfetmek Fiil
bir şeyin sonucunu birine yüklemek Fiil
kabahati birine yüklemek Fiil
bir şeyin suçunu birine atfetmek Fiil
kabahati üzerine almak.
kabahati birinin üzerine atmak, birini kabahatli bulmak.