1. son derece, en son, azamî, en fazla, en büyük, sonsuz.
    I have the utmost confidence in his abilities:
    Yeteneklerine sonsuz güvenim vardır.
    Secrecy is of the utmost importance: Gizlilik son derece önemlidir.
  2. en uzak, en nihayette.
    the utmost island.
  3. uttermost ile ayni anlama gelir. bir şeyin azamisi, en fazlası, son haddi, en büyük miktar/derece,
    vb. The hotel provides the utmost comfort: Otel, konforun azamisini sağlar.
  4. elinden gelen/gücünün yettiği şey.
    He did his utmost to benefit mankind: İnsanlığın yararına elinden geleni yaptı.
elinden geleni yapmak Fiil
sefasını sürmek Fiil
elinden gelen çabayı göstermek Fiil
gırla
azami titizlik ve dikkat
büyük itina
azami iyi niyet
en uç sınır
son derece gizlilik
büyük gizlilik
çok gizli
tam doğrulukla hareket etmek Fiil
tadını çıkarmak Fiil
en etkin bir biçimde kullanmak Fiil
bir şeyin en iyisini elde etmek Fiil
azami tehlike durumunda
son derece önemli
acele yolculuğa devam etmek Fiil
yolculuğuna acele devam etmek Fiil
iktidarım dahilindeki bütün kapasitemi kullanarak
mümkün olduğu kadar çabuk
çok acele ve titizlikle
büyük acele ile
pek muhtemelen
hiç istemeyerek