limb

  1. Noun, Biology üye (Kaynak: Evrim Çalışkanları)
  2. Noun kol, bacak, kanat, uzuv, organ.
  3. Noun dal, ağacın büyük dalı.
    The knotty limbs of an enormous oak.
  4. Noun çıkıntı.
    the four limbs of a cross.
  5. Noun üye, aza: bir şeyin/kurumun üyesi/parçası/dalı/şubesi.
  6. Noun yaramaz/şımarık çocuk, afacan, haşarı.
  7. Noun, Astronomy ayla, hale, güneşin/ayın/gezegenin dış çevresi.
  8. Noun açıölçerin dereceli yayı.
  9. Noun, Botany (a) taçyaprağının üst geniş kenarı, (b) yaprağın/çiçek yaprağının geniş kısmı.
paçayı/postu kurtarmak, tehlikeyi atlatmak/savuşturmak.
az kalsın canından olmak Verb
ağır hapse mahkûm olma tehlikesi
hayatî.
The old bridge is a danger to life and limb: Eski köprü hayatî tehlike arzediyor. Adjective
koruncasız, çaresiz, tehlikeye maruz, biçare, desteksiz, yapayalnız.
leave someone out on a limb:
birisini tehlikeye maruz bırakmak.
be/go out on a limb: tehlikeye maruz kalma, çaresiz/desteksiz kalmak.
The producer of the play was left out on a limb when his backers suddenly withdraw their support.
(kimsenin) kılına halel gelmeden, kimsenin burnu kanamadan.
kanunun kolu
şeytanın art ayağı, çok yaramaz çocuk.
şeytanın art ayağı, çok yaramaz çocuk.
(vücudu) parçalamak, param parça etmek, parça parça etmek.
be torn limb from limb by wolves: kurtlar
tarafından parçalanmak.