(maddeten/manen) üstün/baskın olmak, galip gelmek, hâkim olmak, kontrol altına almak. Their mission
was to seize the bridge and overwhelm the garrison. be overwhelmed: şaşkına dönmek, şaşırmak. be overwhelmed with joy: sevinçten çılgına dönmek. I am overwhelmed with your generosity: Cömertlikle beni son derece mahcup ediyorsunuz.
(çok miktarda) yığmak, yüklemek.
(tamamıyla/her taraftan) istilâ etmek, kaplamak, garketmek, boğmak, üstünü örtmek, gömmek. to overwhelm
with grief: kedere garketmek. A great wave overwhelmed the boat: Büyük bir dalga sandalı sulara gömdü.