spy

  1. casus.
    He was suspected to be a Russian spy.
  2. hafiye, ajan.
  3. casusluk yapmak.
    Two of its embassy officials have been expelled for spying.

  4. spy on/upon: gizlice gözetlemek/takip etmek.
    She was spying on her unfaithful husband.
  5. dikkatle/yakından incelemek.
  6. araştırarak bulmak/keşfetmek.
  7. ânide görmek, gözüne ilişmek, uzaktan görüp farketmek.
    to spy a rare bird overhead.
birini casus olarak ele vermek Verb
işverenin casusu Noun
Kuzey elması, kış elması: iri, sarımtrak kırmızı bir elma türü.
para ödenen casus
jurnalci
(Br) US casusluk merkezi
casus merkezi
casusluk suçlaması
casusluk filmi
tek dürbün
başkalarının ne işler yaptığını öğrenmeye çalışmak Verb
casus şebekesi
tecessüs etmek Verb
gözetlemek Verb
gizlice/el altından anlamaya çalışmak.
He was here to spy out our future plan.
karayı görmek Verb
casus uçağı
casus şebekesi
casus çetesi
casus uydu
casusluk skandalı
casusluk tefrikası Noun
casus gemisi
casus romanı
casus duruşması
biri arkasından casusluk etmek Verb
birini casusluk amacıyla izlemek Verb
gözetletmek Verb
iskandil etmek (argo) Verb