upright

  1. dik, dikey, düşey, amudî.
  2. dimdik (duran).
    a tall upright man: uzun boylu dimdik bir adam.
    an upright walk: dimdik yürüyüş.
  3. doğru, dürüst, namuslu.
    an upright person: dürüst bir kimse.
  4. dürüstlükle/âdilane yapılan.
    upright dealings.
  5. Noun dikeylik, düşeylik, diklik.
  6. Noun direk, dik duran nesne.
  7. Noun
    upright piano ile ayni anlama gelir. dik piyano.
  8. Verb dikleştirmek, dik/düşey duruma getirmek
işlerinde dürüst olmak Verb
dimdik.
(sandık) ters çevirmeyiniz
dik tutunuz
toparlanmak Verb
adil hâkim
upright ile ayni anlama gelir. dik piyano.
akıntıya karşı