köprü.
suspension bridge: asma köprü.
to build/throw a bridge across a river: nehir üzerine
köprü kurmak.
railway bridge: demiryolu köprüsü.
foot bridge: yaya köprüsü.
bağlantı/irtibat kuran herhangi bir şey.
Faith is the bridge from despair to salvation.
(a) kaptan köprüsü, (b) geçit. Denizcilik
burun kemiği. Anatomi
(diş) köprü.
a removable dental bridge.
köprü: telli sazlarda tellerin altındaki destek. Müzik
iki müzik parçasını birbirine bağlayan pasaj. Müzik
bridge passage ile ayni anlama gelir. geçiş: edebî bir eserde/piyeste daha önemli iki parçayı birleştiren pasaj/sahne.
gözlüğün buruna oturan kısmı.

bridge circuit ile ayni anlama gelir. ölçü köprüsü, köprü.
Wheatstone bridge, Warley bridge, Maxwell bridge, etc.
işaret desteği. Demiryolları
(yapı) iskele: yayaları ve taşıtları korumak için inşaat veya yıkım sahalarının etrafına kurulan tahta perde.
(a) izabe fırınının iki yanındaki duvar gibi çıkıntı, (b) ergimiş madenin aşağı akmasını engelleyen kısmen
ergimiş veya sıkışmış madde.
Metalurji
(bilardo oyununda) destek, değneği yöneltmek için el ile yapılan kavis.
programlar arasında geçiş parçası (müzik, konuşma, yorum vb.).
(a) iner-çıkar taban: sahneyi boyamak, ışıkları düzenlemek için kullanılan alçalıp yükselen platform.

paint bridge, light bridge. (b)
Brit. sahnenin yükseltilip alçaltılabilen parçası.
Tiyatro
valans bağı, molekülün iki parçasını birbirine bağlayan kuvvet. Kimya
akrobat, cambaz ve dansözlerin vücutlariyle yaptıkları kubbemsi şekil.
köprü kurmak/yapmak/inşa etmek.
to bridge over a river: nehir üzerine köprü yapmak.
(köprü ile) geçit sağlamak, (birbirine) bağlamak.
briç (oyunu).
bridge tournament: briç turnuvası. İsim
köprüüstü İsim, Denizcilik