üslenme alanı
İsim, Askerlik
fikir birliğinde olmak
Fiil
acemi er talim kampı.
İsim
(pılıyı pırtıyı/çadırları vb. toplayıp) tekrar yola koyulmak, kamp yerini terk etmek.
They broke the camp at dawn and proceeded toward the mountains.
ordugâhta bulunan kimseler.
kamp, kamp sahası.
fishing camp: balıkçılık kampı.
holiday camp: çadırlı kamp.
summer camp: yaz kampı.
to be in camp = to pitch a camp: kamp kurmak.
to go to camp: kampa gitmek.
to strike/break (up) camp: kampı dağıtmak/kaldırmak, çadırları vb. söküp toparlamak.
bir maden ocağı civarında acele kurulan kasaba (önceleri çadırlardan oluştuğu için bu ad verilmiştir).
aynı politikayı, kuramı, fikri, inanışı vb. destekleyenlerden oluşan topluluk/grup; desteklenen fikir/politika vb..
kamp/ordugâh kur(dur)mak, konakla(t)mak. The hunters camped near the top of the mountain.
(geçici olarak/arasıra) bir yerde kalmak, misafir olmak.
They camped in our house whenever they came to town.
postu sermek, yerleşmek, bir yere yerleşip bir daha ayrılmamak.
Strikers camped in front of the factory.
(askerleri) ordugâha yerleştirmek.
eşcinsel erkek, homoseksüel erkek, ibne.
(eşcinsel erkeklerde görülebilen) kadın tavırları, kırıtma vb..
kadına benzeyen/kadın tavırlı/yaratılışlı (erkek).
son derece sun'î/yapma/yakışıksız/çirkin hareket ve tavır vb..
bir zamanlar güzel sanılan fakat şimdi basit/çocukça görülen.
He still likes the cinema films he liked as a child: Then he thought they were good; now he thinks they are camp.
kırıtmak, gülünç derecede sun'î/yapmacık tavırlar takınmak, rol yapar gibi hareket etmek.
cakalı/çalımlı/gösterişli/göze batacak şekilde süslenmek, süslenip püslenmek.
(hafifmeşrep/havaî/uçarı/şakacı) davranmak/konuşmak.
Stop camping and be serious.
kamp izleyici: askerî ordugâh yöresinden ayrılmayan fahişe veya seyyar satıcı.
İsim
bir partiye çıkar sağlamak için katılan politikacı.
İsim
(a) gösteriş yapmak, çalım satmak, (b) eşcinsel olduğunu açıkça belli etmek.
açık hava dinî toplantısı: genellikle birkaç gün sürer, katılanlar çadır vb.'de kamp kurarlar.
çadırda/açık havada yatıp kalkmak.
We camped out last night.
(yapmacıklı/aşırı süslü veya gösterişli şekilde) yapmak/icra etmek.
Jane really camped up the third act.
düşmandan erken davranmak, atik davranıp önceden hücum etmek.
mültecileri kampa sevk etmek
Fiil
kampı bozup kaldırmak
Fiil
şantiye (inşaat işçilerinin kaldığı yer
bir kampta nöbet tutmak
Fiil
sanat bakımından çok fena fakat ilginç ve şık/zarif/gösterişli.
tutsak/esir kampı, temerküz kampı.
mecburî iş kampı, tutukluların zorla çalıştırıldıkları cezaevi.
İsim
seyyar tarım işçileri kampı.
İsim
(askerlik) devamlı karargâh
(US) bir yeri arayıp taramak
Fiil
(askerî/spor) talim/eğitim kampı.
sabotajcılar eğitim kampı
hayır işleri için çalışan gönüllüler.
İsim