kültür etkinliklerinin azalması
dim
loş, sönük.
a dim light/illumination. The light is too dim for me to see. a dim , flickering lamp. Sıfat
dim
bulanık, hayal meyal.
to have a dim remembrance of: hayal meyal hatırlamak. Sıfat
dim
belirsiz, müphem.
a dim outline/idea. He had a dim memory of the event. Sıfat
dim
donuk, silik.
a dim color. Sıfat
dim
hafif, zayıf, anlaşılmaz.
a dim sound. Sıfat
dim
hayal meyal gören, iyi seçemeyen, bulanık.
eyes with dim tears, Her eyesight was getting dim. Sıfat
dim
ümitsiz, karanlık, olasılık dışı, elverişli görülmeyen.
Her future looks dim. Sıfat
dim
anlayışsız, kalın kafalı, gabi. Sıfat
dim
loşlaş(tır)mak, donuklaş(tır)mak, sön(dür)mek, karar(t)mak, silikleş(tir)mek.
The lights in the theater began to dim. Fiil
dim
gölgede bırakmak. Fiil
dim
(otomobil) uzak farları söndürüp yakın farları yakmak. Fiil
vuku bulacağı önceden hissedilen kötü şeyler İsim
kısık ışıkla aydınlatılmış
loşlaştırmak, (ışığı) kısmak, alaca karanlıkta bırakmak.
yapıların belli belirsiz silueti
çocukluğun belli belirsiz anıları İsim
Çin mantısı: içine et, sebze ve baharat vb. konarak pişirilen mantı. İsim
farları kısmak Fiil
geleceğin karanlık manzaraları İsim
aptalın teki
kuş beyinli
aleyhinde olmak Fiil
onaylamamak Fiil
(a) karamsar gözle/şüphe ile bakmak, olacağına inanmamak.
He takes a dim view of his chances of winning
the race. (b) uygun bulmamak, onaylamamak, hoşlanmamak, hoş karşılamamak, ayıplamak, fena gözle bakmak.
He takes a dim view of practical jokes.
hakkında fena düşünmek, aleyhinde olmak.
(a) (ışık) sönükleşmek, (b) (hatıra) gittikçe silinmek/belirsizleşmek, (c) (bellek/hafıza) zayıflamak.
I missed that
I missed what you said