birine karşı adil davranmak Fiil
dürüstçe, dürüstlükle, âdilâne, hakkaniyetle, haklı olarak, tarafsızca.
a story told fairly and objectively. Zarf
oldukça, iyice, vasat derecede, şöyle böyle.
He paints fairly well. a fairly easy job. a fairly tall
building. The pay was fairly good.
Zarf
tamamen, tamamıyla, âdetâ, nerede ise.
It fairly destroyed the machines.
He fairly beamed when
he saw his picture in the paper: Resmini gazetede görünce sevincinden âdetâ ağzı kulaklarına vardı.
Zarf
uygun bir şekilde, yasalara/kurallara uygun olarak, tam/doğru olarak, meşru olarak, gereği gibi.
He
doesn't play game fairly.
Zarf
açıkça, sarahaten, şüphesiz, kesinlikle.
Had fairly caught sight of him. Zarf
mülâyemetle. Zarf
nazikâne, kibarca. Zarf
iyice
yenice
(İngiliz Lirası) sabit olmak Fiil
ufakça