sonradan doldurulmak üzere verilen imzalı kâğıt (vekâletname) doldurma yetkisi
(a)
den. dar bir kanalda yelkenleri şişirip boşaltarak hareket etmek, (b)
ABD- k.d. fikrini/tutumunu değiştirmek.
eksikliği/noksanı tamamlamak, boşluğu doldurmak, noksanı gidermek/telâfi etmek, ayrılığı/ihtilâfı gidermek.
to close the gap between two points of view: iki zıt fikri uyuşturmak, aralarını bulmak.
ilk dolum yağı
İsim, Otomotiv Sanayii
dol(dur)mak.
to fill a jar with water. The house soon filled with children. Laughter filled the room.
Fiil
işgal etmek.
The crowd filled the hall.
Fiil
doy(ur)mak.
to fill one's stomach: karnını doyurmak.
Fiil
koymak, doldurmak.
to fill sand into a pail.
Fiil
çok/bol bol bulunmak, mebzul olmak.
Fish filled the rivers.
Fiil
kaplamak, istilâ etmek, her tarafa yayılmak.
The odor filled the room.
Fiil
(açık bir kadroyu) doldurmak, (bir göreve) tayin yapmak/atamak.
to fill a vacancy. The position is already filled.
Fiil
(görev) yapmak, icra/ifa etmek.
Fiil
(sipariş emrini vb.) yerine getirmek, (reçeteyi) hazırlamak/yapmak.
Can you fill this prescription, please?
Fiil
(ihtiyacı) karşılamak, (ihtiyaca) cevap vermek.
fill a gap: bir boşluğu doldurmak, ihtiyacı karşılamak.
This book fills a great need.
Fiil
(diş) doldurmak, dolgu yapmak.
to fill a tooth.
Fiil
(yelken) şiş(ir)mek.
Fiil, Denizcilik
yabancı madde katmak, safiyetini bozmak, tağşiş etmek.
filled soaps.
Fiil
dolumluk, doyumluk, yetecek/dolduracak/tatmin edecek miktar.
a fill of tobacco: bir pipoluk tütün.
to eat one's fill: doyasıya/tıkabasa yemek, iyice doymak.
to drink/have one's fill: içip bitirmek.
to have one's fill of … : …'e doymak, …'den gına gelmek.
I've had my fill of listening to her: Onu dinlemekten bıktım/gına geldi.
İsim
imlâ, toprak dolgusu.
İsim
toprak tesviyesinde kullanılan dolgu malzemesi (taş, toprak, moloz vb.).
İsim
kanun tasarısı getirmek
Fiil
bir kürsüye atanmış olmak
Fiil
bir kürsüyü işgal etmek
Fiil
bir mevkie personel seçme uzman firmaları aracılığıyla adam bulmak
Fiil
bir ihtiyacı karşılamak
Fiil
bir rolü iyi oynamak
Fiil
bir mevkii doldurmak
Fiil
bir süre bir mevkii işgal etmek
Fiil
bir kamyon doldurmak
Fiil
bir mevkii doldurmak
Fiil
kongrede bir sandalye doldurmak
Fiil
boş bir kürsüyü doldurmak
Fiil
katma değer vergisi beyannamesi vermek
Fiil
her türlü şartı karşılamak
Fiil
bir mevkii yeterince doldurmak
Fiil
bir siparişi yerine getirmek
Fiil
(US) bir siparişi yerine getirmek
Fiil
(a) yelkenleri rüzgâra göre ayarlamak, (b) müsait rüzgârla yoluna devam etmek.
doldurma karakteri
Bilgi Teknolojileri
her şartı yerine getirmek
Fiil
(a) bilgi vermek, (gerekli/noksan bilgileri) sağlamak/tamamlamak.
Could you fill me in as to what happened during my absence: Ben yokken olup bitenler hakkında bana bilgi verir misiniz? (b) (boşlukları doldurarak bir belgeyi/evrakı) tamamlamak.
fill in an application form/one's income tax return. (c) vekillik yapmak, görevden uzaklaşan kimsenin görevini üzerine almak.
to fill in for a colleague who is ill. (d) doldurmak.
to fill in a crack with putty. (e)
argo haber ulaştırmak, nakletmek, olup bitenleri anlatmak.
Friends filled him in on the latest news.
birine son bilgileri vermek
Fiil
bir formu dikkatsizce doldurmak
Fiil
bir mevkii doldurmak
Fiil
soru formu doldurmak
Fiil
soru formu doldurmak
Fiil
başvuru formu doldurmak
Fiil
bir başvuru formu doldurmak
Fiil
boş yerleri doldurmak
Fiil
resmi bir forma adını yazmak
Fiil
konuya açıklık getirmek
Fiil
formda boş yerleri doldurmak
Fiil
hesaba rakamları dahil etmek
Fiil
eğitimindeki boşluğu doldurmak
Fiil
doldurularak geçirilen zaman
biri dönünceye kadar yerini almak
Fiil
boş zamanını okuyarak doldurmak
Fiil
bardağını ağzına kadar doldurmak
Fiil
vadeli işlemler piyasasında
hemen yerine getirilecek ya da iptal edilecek bir talimat
hemen yerine getirilmediği takdirde bir borsa emrinin iptalini öngören borsa emri
(a) (belge, liste vb.'de noksan olan yerleri gerekli bilgi ile) doldurmak, evrakı doldurmak/tamamlamak,
(b) (geri kalan zamanı) doldurmak/tamamlamak, (c) şiş(ir)mek, büyü(t)mek, dol(dur)up kabar(t)mak, şişmanla(t)mak.
His face is beginning to fill out.
(US) senet formu doldurmak
Fiil
senet formu doldurmak
Fiil
boş yerleri doldurmak
Fiil
doldurma deseni
Bilgi Teknolojileri
zihnini meşgul etmek
Fiil
birinin yerini doldurmak
Fiil
bir kimsenin yerini/bıraktığı boşluğu doldurmak/görevini yapmak.
Will anyone be able to fill the director's shoes now that he's left the company?
konuşmacı koltuğuna oturmak
Fiil
gereklerini yerine getirmek, görevi hakkıyla başarmak.
Who will fill the bill?
ihtiyacı karşılamak, ihtiyaca cevap vermek, maksada/ihtiyaca tam uygun olmak.
“I'm hungry.” “Would a sandwich fill the bill?”
sonuna kadar doldurmak
Fiil
ağzına kadar doldurmak
Fiil
dibine kadar doldurmak
Fiil
(a) (tamamen/tıkabasa/ağzına kadar) dol(dur)mak.
The room soon filled up with people. (b) (deliği/gediği)
tıkamak, (c) (resmî evrakı usulü dairesinde) doldurmak/tamamlamak.
kestiyoner doldurmak
Fiil
bir mevkii doldurmak
Fiil
birinin yerini doldurmak
Fiil
sorumluluklarını müdrik olmak
Fiil
(= doldur ya da öldür) notunun düşülmüş olması gerekir
siparişi yerine getirmek
Fiil