1. tıkabasa doyurmak, fazlasıyla tatmin etmek/gidermek/söndürmek.
    to glut the appetite. Years of war
    had glutted his appetite for adventure.
  2. piyasayı mala boğmak, piyasaya fazla mal sürmek, (tıkabasa) doldurmak.
    The prices for wheat dropped
    when the market was glutted with it.
  3. tıkamak, boğmak.
    to glut a channel.
  4. fazla bolluk, furya, (mal ile) dolup taşma, mal fazlalığı.
    There was a glut of eggs (on the market) a few months ago.
  5. fazlalık, bolluk, mebzuliyet.
    There's a glut of old films on TV these days.
  6. tıkabasa yeme, doyma, tıkınma, doyasıya/oburcasına yeme.
  7. tokluk.
bir şeye bakmaya doyamamak Fiil
kömür fazlası
dolar fazlalığı
piyasayı gıda malzemelerine boğma
bilgi doyumu (kişinin kaldırabileceğinden daha çok bilgi akışı ile karşı karşıya kalması
bilgi doyumu
aşırı işgücü talebi İsim
öğretmen fazlası
pazarı mala boğmak Fiil
piyasada mal bolluğu
aşırı para akışı
tıkabasa yemek, tıkınmak, oburca/doyasıya yemek.
She glutted herself on chocolate.
piyasayı mala boğmak Fiil
pazarı mala boğmak Fiil
piyasayı mala boğmak Fiil