ayrıntı, teferruat, bir bütünün ufak parçalarından herbiri.
Their stories were the same in every detail.
tafsilât.
to go into detail: tafsilâta girişmek, etraflıca anlatmak.
There was no time to go into detail, so she just gave them a general outline of the situation.
en ince teferruata inme, teferruatiyle anlatma, ayrıntılı izahat/plân.
detay: işin/eserin tamamlayıcı küçük parçaları.
detail drawing: detay resmi.
Mimarlık
(a) özel görevli(ler), müfreze, özel birlik.
kitchen detail. The capitain sent a detail of six soldiers to guard the road. (b) özel göreve atanma.
Askerlik2
ayrıntılarıyla açıklamak, tafsilâtiyle/teferruatiyle/etraflıca anlatmak.
He detailed all the things he had seen and done on his trip.
sayıp dökmek, bir bir saymak, listesini yapmak.
özel göreve atamak, özel görevle göndermek, özel görev vermek.
The policemen were detailed to hold back the crowd watching the parade.
Askerlik2
detaylarla/ince işlemelerle süslemek, ayrıntılı resmini yapmak.
Trimmings that detail slips and petticoats.
bir talebin ayrıntısını belirtmek
Fiil
gemi kazası olayını ayrıntılarıyla anlatmak
Fiil
yardımcı hesap (yardımcı büyük defteri meydana getiren hesap gruplarından biri
ayrıntılı bilgi veren sütun
ayrıntılı bilgi veren sütün
ayrıntı raporu
Bilgi Teknolojileri
birine özel bir ödev vermek
Fiil
gerekçekleri bir bir saymak
Fiil
bir konuyu ayrıntılarıyla görüşmek
Fiil
ayrıntılarıyla açıklamak
Fiil
ayrıntılarıyla, ayrıntılı olarak, (bütün) teferruatiyle, mufassalan, (bütün) tafsilâtiyle.
She described inside of the plane in detail.
ayrıntılı bir şekilde
Zarf
tafsilatıyla (outdated)
Zarf
bir mektubu bütün ayrıntılarıyla anlayamamak
Fiil
bir tarifi ayrıntılara boğmak
Fiil
sık sık tekrarlanan reklam öğesi
ayrıntılarla belirtmek
Fiil
çok fazla ayrıntıya girmeden
Zarf
çok fazla ayrıntıya girmeksizin
Zarf