vicdan azabı içinde olan
vicdan azabı içinde
vurgun
vurulmak Fiil
birine çıldırasıya âşık olmak, sevdaya kapılmak, abayı yakmak, meftun/hayran olmak.
to be smitten
with a girl: bir kıza çıldırasıya âşık olmak.
love-smitten: sevdazede, âşık.
I was smitten with the beauty of the scene: Manzaranın güzelliğine meftun oldum.
be smitten with a desire to do sth: bir şey yapmayı şiddetle arzu etmek.
vicdan azabı çeken.