1. tepe, doruk, zirve, evç.
    to be at the summit of power/of fame: kudretin/şöhretin zirvesinde olmak.
  2. en yüksek nokta/derece.
    the summit of happiness: mutluluğun en yüksek derecesi.
  3. devlet/hükümet başkanları arasında yapılan, zirve+ .
    a meeting at the summit = a summit conference/meeting:
    zirve toplantısı/konferansı.
ekonomik zirve
dörtlü zirve Sıfat, Siyaset-Ulusl. İlişkiler
doruğa varmak Fiil
dünya ekonomik zirvesi
dünya ekonomik zirvesi
zirve anlaşması
zirve konferansı
zirve toplantısı
zirve toplantıları İsim