surmised -> surmise

  1. sanmak, zannetmek, tahmin etmek, şüphelenmek.
    I can only surmise that this happened last week:
    Sırf tahmine dayanarak bunun geçen hafta olduğunu söyleyebilirim.
  2. zan, tahmin.
    to be right in one's surmises: tahmininde haklı/isabetli olmak.
    That's just a
    surmise: Bu sırf bir tahminden ibarettir.
  3. ihtimal.
  4. faraziye.
  5. fikir, mütalea, kanaat.