aldatma, cezbetme.
Employees were lured with the bait of annual bonuses: Memurlar yıllık ikramiye vaadıyla aldatıldılar.
ergitilmiş bir maddeyi (cam vb.) yapışımla (adezyonla) potadan çekmeye yarayan çubuk vb..
oltaya/kapana yem koymak.
kapana kıstırmak, faka bastırmak, tongaya düşürmek, aldatmak, olta/tuzak yemi ile cezbetmek.
tuzağa düşürmek, avlamak.
baiting a husband with culinary artistry: güzel yemek pişirerek koca avlamak.
(bir hayvanın üzerine) köpek saldırtmak.
to bait a bull with dogs: boğa üzerine köpekleri saldırtmak.
eziyet/işkence/taciz etmek.
He has a nasty habit of baiting defenseless subordinates.
takılmak, (hayvan veya insanı) kızdırmak, alaya almak.
She seemed to take a delight in baiting him. to bait a bear.
(at vb. hayvanlara bilhassa yolculukta) su vermek.
(yolculukta) konaklamak, yemek ve su için mola vermek.
(at vb. hayvanlar) yem yemek, yemlenmek.
yemlik reklam (bir malın gerçek satış fiyatının yüksek tutulmuş olmasına karşın , müşterileri çekmek
amacıyla o malı ucuz fiyatla satışa sunan reklam
zaman kaybetmeden (iyi/kötü) bir şeye karar vermek, tereddüde son vermek, ya son gayretle uğraşmak ya da vaz geçmek.
iki şıktan birini seçmek.
suyun dibine batan olta yemi.
İsim
ledger = leger ile ayni anlama gelir. (su dibinde duran) olta yemi.
Cesur Balık
Özel Isim, Sinema