come to pass

  1. vaki olmak, hali … olmak, başına (bir iş/felaket vb.) gelmek, sonu …'e varmak.
    His hopes of success
    did not come to pass: Başarı umutları gerçekleşmedi/suya düştü.
  2. vaki olmak, vukua gelmek, hasıl olmak, husule gelmek.
  3. olmak, vukua gelmek, meydana gelmek, zuhur etmek.
    Things have come to a pretty pass: (a) işler
    şimdi yoluna girdi; (b) işler tam bir çıkmaza saplandı.
    Things have come to such a pass that … : İşler öyle bir duruma girdi ki …
güç duruma düşmek Fiil
kötü bir durumla karşı karşıya gelmek Fiil