1. Fiil damıtmak, imbikten çekmek, taktir etmek.
    Water can be made pure by distilling it.
  2. Fiil damıtarak arıtmak/koyulaştırmak/elde etmek/tasfiye etmek.
    Gasoline is distilled from crude oil. to distill whisky.
  3. Fiil damıtılmak, imbikten geçmek.
  4. Fiil buharlaşıp yoğuşmak/yoğunlaşmak, tekâsüf etmek.
    In certain conditions, water distills through hard
    rocks and appears in drops on the surface.
  5. Fiil özetlemek, özünü çıkarmak, süzmek, en önemli kısımlarını almak.
    A jury must distill the truth from
    the testimony of the witnesses.
  6. Fiil damlalar hasıl etmek, damla damla belir(t)mek.
    The clouds distill rain.
(damıtarak) çıkarmak/ayırmak.
Sea water can be made fit to drink by distilling out the salt.