1. Zarf eşit olarak, eşitlikle, aynı şekilde/derecede, keza.
    to treat rich and poor equally: zengin ve
    fakire eşit olarak muamele etmek.
    They are both equally pretty: Her ikisi de aynı derecede güzeldir.
    They shared the money equally between them: Parayı aralarında eşit olarak paylaştılar.
eşit olarak dağıtmak Fiil
parayı eşit olarak bölmek Fiil
eşit şekilde tevarüs etmek Fiil
(iflas borcu) aynı sırada bulunmak Fiil
eşit olarak bölünmüş
eşit rütbede
eşit derecedeki alacaklılar İsim
(sigorta) her iki tarafta da kusur bulmak Fiil
masrafa eşit olarak katılmak Fiil
eşit derecede ya da değerde eşit derecedeki alacaklılar İsim
kârda ortak payı olmak Fiil
sermayeye eşit olarak katılmak Fiil