(İskoçya) huzursuzluk sebebi
saçıni başını yolmak
Fiil
canını sıkmak, başının etini yemek.
(birinin) canını sıkmak, (bir kimseyi) rahatsız/taciz etmek, bir kimseye musallat/tebelleş olmak, damarına
basmak.
He gets in my hair: Canımı sıkıyor.
saçına röfle yaptırmak
Fiil
saçına mizanpli yaptırmak
Fiil
(US) tahammülünü yitirmek
Fiil
sinirleri üstünde olmak
Fiil
bir şeyden dolayı üzülmek
Fiil
(hanımlar) samimi davranmak
Fiil
(a) rahatına/keyfine bakmak, teklifsiz davranmak, (b) içini dökmek/açmak, sırrını açmak.
(a) saçı dökülmek, (b)
argo öfkelenmek.
korkutmak, dehşete salmak, tüylerini diken diken yapmak.
It was enough to make your hair stand on end.
His hair stood on end at the sight: Görür görmez düyleri diken diken oldu.
korkutmak, dehşete salmak, tüylerini diken diken yapmak.
It was enough to make your hair stand on end.
His hair stood on end at the sight: Görür görmez düyleri diken diken oldu.
dehşete salmak, korku/dehşet vermek, (manen) sarsmak.
kılına (bile) dokunmamak, nazik/kibar davranmak, hiçbir zararı dokunmamak. not harm a fly.
(kız) saçlarını topuz yapmak.
dövünmek, saçını başını yolmak.
birinin saçını şekillendirmek
Fiil
birinin saçını yapmak
Fiil
saçını başını yolmak, son derece üzülmek/öfkelenmek, öfkeden deliye/çılgına dönmek.
resim fırçası yapımında kullanılan ince kıl
deve tüyüne benzer şey (sincabın kuyruk tüyü vb.).
camel's hair = camelhair = camel's-hair brush:
sincap kuyruğundan yapılan resim fırçası.
deve tüyü kumaş: deve tüyünden (bazen yünle karıştırılarak) yapılan açık kahverengi yumuşak kumaş.
(US) siyasal kampanyalarda kullanılan para
üzüntüden saçı ağarmak, çok üzülmek.
üzüntü/endişe vermek, üzüntüden saçlarını ağartmak.
(bazı hayvanlarda) koruyucu tüy: asıl kürkü koruyan uzun/kaba dış tüy.
İsim
pamuk ipliğine bağlı olmak
Fiil
sık/gür saç.
She has a beautiful head of hair.
İsim
hiçbir emare/işaret/haber (genellikle olumsuz tümcelerde kullanılır).
I haven't seen hide or hair of them for 20 years at least.
hiçbir şey, ne bu ne de o. Ne Şamın şekeri, ne Arabın yüzü.
aldırmamak, aldırış etmemek, umursamamak, umurunda olmamak, istifini bozmamak, kılı kıpırdamamak, boş vermek.
volkanik cam ipliği: havaya püskürülen lavanın katılaşmasından oluşur.
İsim
tincik, topraktan su ve mineralleri emen kıl gibi ince kök uzantısı.
İsim
ısırgan tüyü/dikeni.
İsim
tıpkı, tamamıyla, tıpatıp, kılı kılına, tıpkısı tıpkısına, tıpı tıpına, en ince ayrıntılarına kadar.
kılı kıpırdamadan, son derece sükûnetle/soğukkanlılıkla.
saç tokası
İsim, Giyim ve Moda
saç tokası
İsim, Giyim ve Moda
saç boyası
İsim, Giyim ve Moda
saç boyası
İsim, Giyim ve Moda
saç kurutma makinası
İsim
saç kurutma makinesi
İsim, Kişisel Bakım ve Hijyen
saç boyası
İsim, Giyim ve Moda
saç dökülmesi
İsim, Hastalıklar
(akşamdan kalma içki mahmurluğunu gideren) içki.
içkinin etkisini azaltmak için sonradan içilen bir kadeh içki
İsim
(akşamdan kalma içki mahmurluğunu gideren) içki.
kıl fırça, kıldan yapılmış resim fırçası.
İsim
bazı tırtılların ince kılı.
İsim
saç tokası
İsim, Giyim ve Moda
kulaksız ayıbalığı
(Phocidae).
İsim
kıl fanilâ: vaktiyle keşişlerin kendilerine eziyet için giydikleri kaba giysi.
İsim
ufak saç tokası.
slide ile ayni anlama gelir.
İsim
(matbaacılıkta) en kısa aralık, harfler/işaretler arasındaki en küçük açıklık.
İsim
(yazıda/baskıda) çok ince çizgi.
İsim
saç cilası
İsim, Giyim ve Moda
istinatlı tetik: hafifçe dokunmakla silahı ateşleyen tetik.
İsim
kıl payı elde edilen çoğunluk
kıl payı elde edilen çoğunluk
kıl payı, pek az (mesafe, zaman), çok yakın, ramak.
He escaped drowning by a hair's-breadth = hairsbreadth = hairbreadth: Az kaldı boğuluyordu = Boğulmasına ramak kaldı.
to be within a hair's-breadth = hairsbreadth = hairbreadth of death: ölümüne ramak kalmak.
The bullet missed him by a hair's-breadth = hairsbreadth = hairbreadth: Az kaldı vuruluyordu.
He was within a hair's-breadth = hairsbreadth = hairbreadth of bankruptcy.
ince artı imleci
Bilgi Teknolojileri
çorbasında saç bulmak
Fiil
saçı omuzlarına düşmek
Fiil
öfkelenme! kızma! sakin ol!
bir içki âleminin ertesi günü mahmurluğunu gidermek için bir bardak daha içmek.