1. hızla gitmek, ilerlemek, (yolu) kısa zamanda almak, vakit kazanmak.
  2. (a) geç kalınan zamanı kapatmak, belirli vakte yetiştirmek.
    make good time: kısa zamanda yapmak.

    We made good time on the journey up here: Buraya kadar seyahatimizi kısa zamanda yaptık. (b) (bir işe) zaman bulmak/ ayırmak.
    He makes time for football, but not much else: Futbola zaman buluyor da başka şeye bulamıyor.
isteğini kabul ettirmeye çalışmak.
beni her durduruşunda sayımı şaşırtıyorsun
birinin vaktini almak Fiil
çok zamanını almak Fiil
birinin vaktini çalmak Fiil
birinin vaktini çalmak Fiil
zamanını iyi kullanmak Fiil
kaybolan zamanı telafi etmek Fiil
kaybolan zamanı telafi etmek Fiil
düzeltme süresi