[show]

ibraz etmek Verb
gösteri
bir kişinin oynadığı ya da önemli olduğu sahne oyunu veya sirk
tarım sergisi
tarım fuarı
tarımsal ürünlerin katıldığı sergi
tarım sergisi
hava gösterisi
resim sergisi
otomobil sergisi
otomobil fuarı
otomobil sergisi
sergilenmiş olmak Verb
küçük hayvanlar gösterisi
(oy) el kaldırarak
hayvan panayırı
hayvan fuarı
radyo ya da televizyonda ünlülerle sohbet programı
sirk gösterisi
ortak gösteri
uygulamalı (dekoratif) sanatlar sergisi
köpek gösterisi
eğlence gösterisi
moda gösterisi
defile
(gece kulüplerinde) eğlence programı, varyete, atraksiyon. Noun
çiçek sergisi
gösteriş olsun diye
gölge oyunu: 19'uncu yy.'da İngilterede yayılan Karagöz oyununa benzer bir oyun. Noun
seyircilerin katıldığı televizyon yayını
yedek liste yolcusu
gala müsameresi
görkemli gösteri
sürekli şov
at gösterisi: yarış, manialı yarış vb. Noun
buz gösterisi, buz oyunları, buz revüsü, buz üzerinde kayarak yapılan müzikli eğlence. Noun
rezervasyonu bulunan
ama belirtilen zamandan sonra kayıt işleri bölümüne gelen yolcu ya da müşteri
bacak gösterisi
bacak gösterisi
ışıklı oyun: amplifikatörle kuvvetlendirilmiş müzik eşliğinde değişen/yanıp sönen renkli ışıklarla sergilenen eğlence. Noun
tıp gösterisi: hazır ilâçları veye kocakarı ilâçlarını halka tanıtıp satmak için yapılan eğlentili toplantı.
mal fuarı
sırf gösteriş
(yüzlerini siyaha boyayan oyuncuların oynadığı) orta oyunu, komedi.
otomobil sergisi
(Br) otomobil sergisi
haber yayınlama
tek kişinin oynadığı oyun
göstermelik
televizyon açık oturumu
halkın katıldığı televizyon programı
büyüteçle küçük bir delikten seyredilen resimler. Noun
para atılarak seyredilen açık saçık film. Noun
film gösterisi
basın üyelerine yapılan gösteri
basın mensuplarına yapılan gösteri
İngiliz kuklası: Karısı Judy ile daima kavga eden cüce, kambur, eğri burunlu bir adam (Punch)ın maceralarını
sergileyen Karagöze benzer kukla oyunu.
Noun
kukla oyunu/gösterisi.
yaptığında başarılı olmak Verb
üstesinden gelmek Verb
(radyo/TV) bilgi yarışması.
sandık içinde mercekli bir delikten seyredilen resimler. Noun
sokak temsili/gösterisi /sergisi. Noun
bölgesel yarışma
gezici tiyatronun verdiği temsil. Noun
günde yalnız 2 defa oynatılan, koltukları numaralı sinema filmi Noun
hayal oyunu, Karagöz vb. gibi perde üzerine gölge düşürülerek oynanan oyun.
göstermek, göz önüne koymak/sermek.
He has nothing to show for all his work: Bütün çalışmasına rağmen ortada bir şey yok. Verb
belirtmek, işaret etmek, kaydetmek.
The thermometer showed 8 below zero. Verb
(satışa vb.) çıkarmak, arzetmek.
to show a house: bir evi satışa çıkarmak. Verb
izhar etmek. Verb
delil/sebep göstermek/ibraz etmek, ispat/teyit etmek. Verb
teşhir etmek, seyrettirmek. Verb
ihsan etmek, lûtfetmek. Verb
meydana koymak/çıkarmak, açığa vurmak, itiraf etmek.
on your own showing: kendiniz itiraf ettiğiniz gibi. Verb
yol göstermek, içeriye götürmek.
show in: bir misafiri içeri almak, yol göstermek, buyur etmek.

show someone to his room: birini odasına götürmek.
show him in: içeri alın, içeri buyursun.
Verb
anlatmak, açıklamak, aydınlatmak, yorumlamak.
The President showed his intent in regard to foreign affairs. Verb
ispat etmek, kanıtlamak. Verb
söylemek. Verb
öğretmek. Verb
görülmek, görünmek, gözükmek. Verb
gösteriş yapmak, kendini göstermek. Verb
belirmek. Verb
yarışmaya katılmak. Verb
yarışta üçüncü gelmek. Verb
gösteriş, teşhir.
a true show of freedom.
nothing but mere show: sırf gösteriş(ten ibaret).

for show : gösteriş olsun diye.
Noun
görünüş, izlenim, intiba.
to make a sorry show: üzgün görünmek.
He claims, with some show of
reason … : oldukça haklı olarak iddia ettiğine göre …
Noun
aldatıcı/zahirî görünüş. Noun
alâmet, delil, iz. Noun
temaşa. Noun
temsil, gösterim, oynatma.
press/trade show: basına/alıcılara gösterme. Noun
sinema, tiyatro. Noun
sergi.
show room: sergi salonu. Noun
gösteri, nümayiş. Noun
taklit. Noun
saltanat, debdebe, azamet. Noun
yarışta üçüncülük. Noun
belirti. Noun
fırsat, şans.
give someone a fair show
k.d. birine kendini gösterme fırsatını vermek. Noun
müsamere Noun
hırçınlaşmak Verb
(borsa) tutumunu değiştirmek Verb
zimmet bakiyesi göstermek Verb
düşme eğilimi göstermek Verb
düşüş göstermek Verb
açık vermek Verb
konjonktürde düşme göstermek Verb
gerileme göstermek Verb
film göstermek Verb
iyi bir kâr göstermek Verb
kâr göstermek Verb
kâr göstermek Verb
faaliyet göstermek Verb
değer artışı göstermek Verb
gezdirmek Verb
mostralık mal
huysuzluk etmek Verb
büyük duvar afişi.
tiyatroculuk.
ilan tahtası Noun
örnek öğrenci
görünç işleyimi: tiyatro, sinema, radyo ve televizyonu kapsayan eğlendirme mesleği. Noun
görünç ilânı. Noun
haklı (hukukî) sebep göstermek.
affetmek Verb
acımak Verb
hoşgörmek Verb
merhamet göstermek Verb
kâr da büyük azalmalar göstermek Verb
kârda büyük azalmalar göstermek Verb
riayet etmek Verb
önoynatım eşlemi. Noun
kir tutmak Verb
dudak bükmek Verb
birisine güvenmemek Verb
karşıt görüşlerin çatışması
göstermelik seçim Noun, Politics-Intl. Relations
rağbet göstermek Verb
dövüşe/mücadeleye hazır olmak, mücadeleden kaçınmamak/yılmamak, pes dememek.
örnek daire
açıklamak, izah/beyan/tasrih etmek.
büyüklük göstermek Verb
gösteri kızı, eğlence yerlerinde güzel giysilerle gösteri yapan kız/kadın. Noun
(borsa) hisse fiyatları önemli derecede artmak Verb
kahramanlık etmek Verb
örnek ev
gelişme kaydetmek Verb
birini içeriye almak Verb
inisiyatifli (teşebbüs sahibi) olduğunu göstermek Verb
inisiyatifi olduğunu göstermek Verb
şefkat göstermek Verb
sadakat göstermek Verb
diretmek Verb
gövde gösterisi
eşya fuarı
gövde gösterme
gösteriş yapmak, caka/fiyaka satmak.
(a) gösteriş yapmak, çalım satmak, fiyaka yapmak, (b) yeteneklerini göstermeye çalışmak.
bayrağını göstermek Verb
gözükmek Verb
(a) birini kapıya kadar uğurlamak, (b) kapı dışarı etmek.
sabretmek Verb
sergi yeri
siyasal bakımdan ihtiyatlı davranmak Verb
önoynatım eşlemi. Noun
hüner göstermek Verb
delil göstermek Verb
reklam amacı
sebep göstermek Verb
(US) zarar göstermek Verb
sebat etmek Verb
sonuç vermek Verb
sergileme odası Noun
kabalık etmek Verb
aşınma izleri göstermek Verb
hüner göstermek Verb
birine haddini bildirmek Verb
birini gezdirmek Verb
oyun-kesen: büyük heyecan uyandırıp alkışlanarak oyunu kesintiye uğratan söz/jest vb. Noun
bayrak çekmek Verb
… arkasından/arasından görünmek, sırıtmak.
örnek kent
göstermelik yargılama
(a) açıklamak, açığa/meydana vurmak, ifşa/teşhir etmek, foyasını meydana çıkarmak.
be shown up:
foyası meydana çıkmak, teşhir edilmek. (b) gözükmek, belirmek, ortaya/meydana çıkmak, zuhur etmek, (c)
k.d. beklenilen yere gelmek, ispatı vücut etmek, (d)
k.d. (başkasından) üstün gelmek, onu gölgede bırakmak, (e) (sınavda) kopya vermek.
iyi niyetini ispatlamak Verb
vitrin, camekân.
(a) (sirk vb.) yan gösteri, (b) yan sorun, yan olay, ikinci derecede önemli konu/sorun/olay.
özel gösteri
defile
moda gösterisi
sohbetli gösterim, seyircilerle konuşma yapılan radyo/TV izlencesi. Noun
baldır bacak gösterisi
film çevirmek (argo) Verb
alıcılara oynatma.
gezici fuar
(US) zengin ve potansiyel müşteriler için düzenlenen moda defilesi
variety ile ayni anlama gelir. taşlamalı güldürü, varyete.