gird

  1. (kuşak/kemer) sarmak, bağlamak, dolamak.
    The climber girded himself with a rope.
  2. çevrelemek, kuşatmak, ihata etmek, etrafını çevirmek/sarmak.
    a sea-girt island shining in the sun.
  3. (harekete geçmek üzere) hazırlanmak.
    They girded themselves for battle.
    gird oneself for the
    fray: mücadeleye hazırlanmak.
  4. donatmak, temin/teçhiz etmek, giydirmek, (rütbe/nişan vb.) tevcih etmek.

  5. gird at: alay/istihza etmek, eğlenmek, alaya almak,
    argo dalga/matrak geçmek.
  6. alay, istihza, eğlenme,
    argo dalga/matrak geçme.
etekleri sıvamak, büyük bir işe hazırlanmak/girişmek.
kuşanmak.
He girded his father's sword on.
kılıç kuşanmak Verb
birine yetki vermek Verb
(elbiseyi) yukarı kıvırmak/toplamak.
gird up one's loins: eteğini beline bağlamak.
Her long
skirt was girt above her knees: Uzun etekliği dizlerinin üstüne kıvrılmıştı.
kuşanmak Verb

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Yuvarlak