do
yapmak.
What are you doing? Are you doing anything tomorrow? What do you do (for a living)?
do
a favor: iyilik yapmak.
Do me a favor.
I've got plenty to do: Yapacak çok işim var.
I don't know what to do: Ne yapacağımı bilemiyorum.
Fiil
do
etmek, eylemek.
to do good: iyilik etmek.
You did well in coming to see me quickly: Çabucak
beni görmeye geldiğine iyi ettin.
Fiil
do
ifa/icra etmek, yapmak, kılmak.
to do one's military service.
to do one's best: elinden
geleni yapmak.
I'll do my best to … : … için elimden geleni yaparım.
Fiil
do
bitirmek, tamamlamak.
He has already done it: Yapıp bitirdi bile.
I'm done! Bittim! Mahvoldum! Fiil
do
başarmak, işini becermek.
He did well/badly in his examination: Sınavda başardı/başaramadı. Fiil
do
düzeltmek, tanzim etmek, tertiplemek.
do one's hair: saçlarını düzeltmek/şekil vermek. Fiil
do
olmak, vaki olmak.
What's done cannot be undone: Olan oldu/Kaderin önüne geçilmez.
This sort
of thing isn't done: Böyle şey olmaz/doğru değil!
What's doing here? Burada neler oluyor?
There's nothing doing here: Hiçbir şey olmuyor/işler kesat.
Fiil
do
bir halde olmak.
How are you doing? Nasılsın(ız)? Ne haldesin(iz)?
I am doing very well, thank
you: Çok iyiyim teşekkür ederim.
He does himself very well: Boğazına ve rahatına iyi bakar.
Potatoes do very well in this district: Bu bölgede patates iyi yetişir.
Fiil
do
hazırlamak, pişirmek. Fiil
do
(bulaşık vb.) yıkamak, temizlemek, (ayakkabı) boyamak. Fiil
do
elverişli olmak, uygun gelmek, yakışmak.
It doesn't do to work late at night: Gece geç vakte kadar
çalışmak iyi değildir/zararlıdır.
In these days laziness won't do: Bu zamanda tembellik olmaz.
Fiil
do
yetişmek, kâfi gelmek.
Will this do: Bu yetişir mi/kâfi mi?
This will do us for the present:
Şimdilik bu bize yetişir.
Fiil
do
hareket etmek, davranmak.
Do as you would be done by
a.s. Sana yapılmasını istemediğini başkalarına da yapma. Fiil
do
çalışmak, incelemek, etüd etmek, okumak, tahsil etmek.
He is doing law/medicine: Hukuk/tıp tahsil ediyor. Fiil
do
(mesafe) katetmek, (yol) almak, yürümek, gezmek, ziyaret etmek.
We've done 160 km since 2 o'clock.
We did Montreal to Ottawa in two hours.
The car was doing 80 km/h: Otomobil 80 km/h hızla geliyordu.
I did 7 km on foot: Yaya olarak 7 km yürüdüm.
I did Paris/Louvre last year: Geçen sene Parisi/Luvru gezdim/ziyaret ettim.
Fiil
do
çevirmek, tercüme etmek.
a book done in English: İngilizceye çevrilmiş bir kitap. Fiil
do
(piyes) oynamak, taklit etmek. Fiil
do
aldatmak, kafese koymak. Fiil
do
idare etmek, geçinmek, başa çıkmak.
I can't do on $600 a month: Ayda 600 dolarla geçinemem.
to
do without an automobile: otomobilsiz de idare etmek.
This isn't very suitable but I will make it do/make do with it: Bu pek elverişli değil ama idare edeceğim.
Fiil
do


Yardımcı fiil olarak
şuralarda kullanılır: (a) bir fiilin anlamını kuvvetlendirmede:
I
do believe you: Size (elbette) inanıyorum.
He did say so: Vallahi böyle dedi.
Do come tomorrow: Yarın mutlaka gel/gelmemezlik etme. (b) emir cümlesini kuvvetlendirmede:
Do be quiet: Hiç ses çıkarma! (c) soru yapmakta:
Do you see anything?
Does he speak French? Fransızca bilir mi?
He did not come. (d) fiili olumsuz yapmakta:
I do not see anything. (e) bir fiili tekrar etmemek için onun yerine kullanılır: “
Who knows this?” “I do.” “Bunu kim biliyor?” “Ben (biliyorum).” (f) “değil mi? öyle mi?” anlamında tümcenin fiilini tekrarlamamak için kullanılır:
He speaks French, doesn't he? Fransızca bilir, değil mi?
“He went to Paris.” “Did he?” “Parise gitti.” “Ya, öyle mi?”
Fiil
do
hile, düzen, dolandırıcılık, sahtekârlık, oyun, muziplik.
If you knew the whole thing was a do, why
did you go along with it? Bu işin sahtekârlık olduğunu bildiğin halde niye yaptın?
İsim
do
eğlenti, cümbüş, toplantı. İsim
do
görev, ödev. İsim
do
do, bir gamın ilk notası. İsim
do
fiilinin şimdiki zaman üçüncü tekil şahsı.
paket postası ile
: ödemeli, mal tesliminde ödenmek şartıyla.
ödemeli, bedeli malın teslim ödenecek.
yönetim kurulu üyeleri ve yöneticiler için sorumluluk sigortası İsim
= Distinguished Service Order.
memleket dışına giden paket postası İsim
Doctor of Optometry.
(reçetelerde) sağ göz.
outside diameter.
overdraft/overdrawn.
: Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Örgütü.
bir paketi acele paket servisi ile göndermek Fiil
bir şeyi paket postası ile göndermek Fiil
ödemeli göndermek Fiil

do
Gam dizisinin ... arasındaki ses