1. yuhalamak, yuha çekmek, yuhalarla karşılamak.
    The crowd hooted and jeered at the speaker.
  2. (yuhalayarak) sahneden uzaklaştırmak,
    They hooted him off the stage.
    hoot someone down:
    birini yuhalarla susturmak.
    hoot a speaker down/off/away.
  3. yuh! diyerek alay/istihza etmek.
  4. baykuş gibi ötmek.
  5. (baykuş) ötmek.
    An owl hooting in the garden.
  6. (gemi) düdük öttürmek, (oto) korna çalmak.
  7. baykuş sesi, baykuş ötüşüne benzer ses.
  8. yuhalama, yuh çekme.
  9. en önemsiz şey.
    I don't give a hoot: Metelik vermem.
    I don't care a hoot/two hoots: Bana
    vız gelir.
    It's not worth two hoots: Beş para etmez.
    He doesn't care two hoots whether he passes his examinatin or not: Sınavı başarıp başarmamak umurunda değil!
  10. güldürücü /gülünç/garip/acayip şey.
    His costume was a hoot.
  11. hoots ile ayni anlama gelir. öf! püf! (sabırsızlık, itiraz, tiksinme vb. belirten ünlem).
metelik etmemek Fiil
bir sahne oyununu yuhalamak Fiil
birini yuhalarla susturmak Fiil
öten baykuş. İsim
uyarıcı durma
baykuş ötüşlü durma