1. uyutmak, ninni ile/pışpışlayarak uyutmak.
    The mother lulled the crying baby.
    lull to sleep:
    ninni söyleyerek uyutmak.
  2. yatış(tır)mak, uyuş(tur)mak, sakinleş(tir)mek, teskin etmek, sükûnet bulmak.
    lull a person's fears/suspicions.
    The wind/sea was lulled.
  3. (aldatıcı/geçici) güvenlik duygusu vermek, oyalamak.
  4. sessizlik, sükûnet, sakinlik, yatış(tır)ma, uyuş(tur)ma, uyu(t(ma, sakinleş(tir)me.
    a lull in a storm.
  5. durgunluk.
    a lull in a business.
  6. aralık, fasıla, ara verme.
    in the lull: aralığında, fasılasında.
işte durgunluk
kesat durum
konuşmalarda bir ara yer alan sessizlik
kavgada ara
fırtınanın dinmesi
rüzgârın kesilmesi
birinin kuşkularını gidermek Fiil
birini yalan vaadlerle uyutmak Fiil