1. (a) otomobille) çiğnemek, ezmek, (b) peşinden koşup yakalamak.
    To run down a fugitive. (c) dikkatle
    incelemek/gözden geçirmek. (d) (kurulmadığı için) durmak, işlememek, (e) yermek, kötülemek, aleyhinde söylemek.
    He's jalous of your success, that's why he's always running you down. (f) arayıp bulmak/elde etmek, izleyip meydana çıkarmak.
    To run down an information/a book. (g) (sağlığı/kuvveti) azalmak, kötüleşmek, (h) (beyzbol) söbelemek.
taahhüdünü yerine getirmemek Fiil
kötülenmek Fiil
özet, hulâsa, icmal (genellikle sözlü).
He gave me a rundown on everything that had happened while I was away. İsim
önemini yitirme, gerileme. İsim
firma faaliyetini azaltıyor
bir akümülatörü tüketmek Fiil
aküyü boşaltmak Fiil
bir talebi geri çevirmek Fiil
bir suçluyu yakalamak Fiil
suçlu yu köşeye sıkıştırmak Fiil
bir suçluyu köşeye sıkıştırmak Fiil
boşalmış akü
birinin şöhretine halel getirmek Fiil
stoku tasfiye etmek Fiil
kıyı boyunca ilerlemek Fiil
kıyı boyunca gitmek Fiil
kıyı kıyı gitmek Fiil
bir rakibin mallarını kötülemek Fiil
bir kamyon tarafından ezilmek Fiil
(fiyatlar) düşmek Fiil
(fiyatlar) birden düşmek Fiil
birini arkasından koşup yakalamak Fiil
yorgun, bitkin, bitap, takatsiz.
You need a holiday, you look a bit run-down . Sıfat
cılız, zayıf, hastalıklı. Sıfat
eski, harap, virane, köhne.
a run-down building. Sıfat
(saat) kurulmamış, durmuş. Sıfat