1. gözleri(ni) kamaş(tır)mak.
    The lights of the car dazzled me on the dark road. Her eyes dazzled in the strong sunlight.
  2. hayran bırakmak/kalmak, büyüle(n)mek, hayret et(tir)me, şaş(ırt)mak.
    The splendid room dazzled the
    young girl. He was dazzled by his sudden success.
  3. göz kamaştırma, hayran bırakma, büyü(leme).
    The dazzle of light/of her smile.
  4. parlaklık, şaşaa, tantana, debdebe, ihtişam.
pırıl pırıl, görkemli, muhteşem, şaşaalı, debdebeli, parlak, göz kamaştırıcı.
karmakarış
hercümerç
ışığın göz kamaştırması