1. sivilce, kabarcık, yanma vb. sonucu deride oluşan içi su dolu kabarcık.
  2. (hava, yağlı boya vb.) kabarcığı.
  3. (cam içinde kalan) kabarcık.
  4. Askerlik2 uçakta silah yuvası: silahların yerleştirildiği saydam çıkıntı.
  5. kabartmak, kabarcık oluşturmak, su toplanmasına sebep olmak, (ayakkabı) vurmak.
    This new shoe blistered
    my foot: Bu yeni ayakkabı ayağımı vurdu.
  6. pataklamak, (çocuğu) dövmek, dayakla cezalandırmak, tabanlarını patlatmak.
    Any more of that nonsense
    and I'll blister you! Bu saçmalara devam edersen pataklarım ha!
  7. şiddetle tenkit etmek, azarlamak, rezil etmek.
    The boss blistered his assistant in front of the whole
    office.
    blistering language: acı söz, tekdir, tevbih.
  8. kabarmak, su toplamak, şişmek.
uçuk, kabarcık, ateşli hastalıklarda veya soğukta derinin kabarcıklanması.
leaf curl İsim
yaprak kıvırtan: yaprakların kıvrılarak ölmesine yol açan bir nevi mantar hastalığı. İsim
içi su dolu kabarcık. İsim
sivilce böceği
(Meloidae): salgısı ciltte kabarcıklar yapan birkaç tür böcek.
kabarcıklı bakır: izabeden sonra soğutulurken yüzeyinde gaz kabarcıkları peyda olmuş %96-99 saf bakır.
yakıcı (zehirli) gaz: cilde dokununca yanık ve kabarcıklar oluşturan savaş gazı.
köpüklü ambalaj
blister ambalaj
paslı kabarcık: bitkilerde
Cronartium türü mantarların sebep olduğu, dallarda pas rengi kabarcıklar
şeklinde görülen bir hastalık.
blister pack